top of page

İletişim Felsefesi II

İÇ ÇEMBERİN İÇİ


İç çember dediğimiz nedir? Kısaca bir hatırlayalım.

İnsanın kendi içindeki potansiyelin hissedildiği, kendiliğinden gelen isteklerin farkında olunduğu, kişinin kendi istekleri ile dış çemberin isteklerini birbirinden ayırabildiği düzlemdir. İç çember, kendiliktir, matrix’in farkında olunan ancak ondan bağımsız.

İç çember, dışsal faktörler tarafından yönetilmektedir. İnsanın başına gelen her şey, yada onun yaptığı her şey bütünüyle dışarıdan gelir. İç sandığı her şey de dışarıdan gelir ve artık iç sanısı olur ve kristalleşir.

Çünkü insan bir makinedir. Bütün düşünceleri ,alışkanlıkları, inançları, hareketleri hatta sevgisi bile dış tesirlerin ve dışarıdan gelen izlenimlerin bir sonucudur. İnsanın kendisinden tek bir düşünce, tek bir hareket bile meydana gelmez.


Bilmek ve Yapmak Farklı Şeylerdir.



Akıl ile anlamak başkadır. Varlık ile hissetmek ve hiç unutmamak başkadır. Yapmak için önce OLMAK gerekir.


OLMAK NEDİR?

İnsanın daima bir ve aynı olduğunu düşünmek hatadır. İnsan hiçbir aman ve uzun süre aynı kalamaz, sürekli değişmektedir.


Bu değişimin iki boyutu vardır;


Zaman Boyutu

Dış faktörlere sürekli maruz kalan insan ve her bir dış faktörden etkilenmektedir. Dolayısı ile insan sürekli olarak değişmektedir. Değişimin bir sürekliliği vardır. Yarım saat içinde bile nadiren aynı kalır. Her bir dışsal faktöre sürekli maruz kalan insan sürekli olarak değişir.


Persona Boyutu

Sürekli değişim gösteren insan, içerisinde birden fazla kişilik biriktirir. Kendisini daima bir ve aynı kişi olarak düşünebilir, ancak bu hatalı bir düşüncedir. Dış faktörlere maruz kalarak, zamansal boyuttan gelen “sürekli değişim” farklı kişilikler oluşturur. İnsanın daimi ve değişmez bir ben’i yoktur.

Bu personalar bütünden tamamen ayrı ve bağımsız olarak belirir ve yaşar. Bütün personalar hiçbir zaman aynı anda kendini ortaya koyamaz. İnsan, bireysel ben’ sahibi değildir.


İç çemberin içi;


İç çemberinin içinde; birbirlerini hiç tanımayan, birbirleriyle hiç irtibatı bulunmayan, veya aksine birbirlerine düşman olan, bir­birlerini iten, birbirleriyle çelişki içinde bulunan yüzlerce ve binlerce bağımsız, küçük ‘ben’e, ben’lere sahiptir.

Bir tek büyük bir ben’e sahip değildir insan, bir çok küçük ben’e bölünmüştür. Ve her ayrı küçük ben’ kendini “bütün”adıyla çağırmaya, hareket etmeye, anlaşmaya, anlaşmamaya, söz vermeye, kararlar almaya muktedir. Bu sebeple, herhangi bir şeye karar veren küçük ben’, buna aksi düşünen bir ben’ ile tartışma, mücadele içerisinde girecektir.

Pişmanlık, alınan kararların uygulanaması vb. bir çok sorun içimizdeki küçük ben’lerin kavgasından kaynaklanmaktadır.

— —


Peki insanın iç çemberindeki bu düzensizlik nasıl düzene dönüşebilir?


Öncelikle insan sürekli olarak farklı ben’lerle yaşadığının farkında olmalıdır. Bu ben’ler bulunduğu şartlara göre kendilerini ortaya çıkarırlar. Yani bulundukları ortamlarda, rol yaparlar. Hayatın akışı içerisinde alışılagelmiş olarak kendisini, içinde bulduğu her türlü şart için bir role sahiptir.

Bir insanın oynadığı rollerin incelenmesi, kendini bilmenin çok gerekli bir kısmını oluşturur. Bu nedenle insan, ken­disini o rollerden ayıramaz. Rolleri görmek, sahip olunan repertuarı bilmek, bilhassa bu repertuarın sınırlılığını bil­mek, çok şey bilmektir. Ama bütün mesele, insanın reper­tuarı dışında kaldığında, yani herhangi bir şey onu, her zamanki rolünün dışına ittiğinde, kendisini çok rahatsız hissettiği ve olağan rollerinden herhangi birisine geri dönmek için büyük çaba harcadığıdır.


İnsan, bu olağan rollerinden herhangi birisini oynamadığı zaman, repertuarında uygun bir rol bulamadığı zaman kendisini çıplak hisseder. Üşür, utanır ve herkesten kaçmak ister. Doğrudan doğruya tekrar her şeyin yolunda gittiği, rahatsızlık duygusunun ve gerilimin kaybolduğu her zamanki rotasına döner.


Çünkü rol yapmak insana huzur verir. Hakikat ise huzur vermez. Hakikate ulaşmak isteyen kişi, hem de huzur isiyorsa bu çatışma yaratır. Hakikat yolculuğu huzursuzluk içerdiği için, çoğunlukla yarım kalır. Çünkü bir çok ben’likli insan’ aslında çok rahattır. Bu hayatı kötü olarak kabul etse bile artık ona alışmıştır. Oysa kendisinin gerçekte ne olduğunu gördüğü zaman, huzursuzluk ve hakikat yolundaki güçlük kaybolur, eğer yolculuk henüz yarım kalmadıysa….


Not: Bu yazı 17.01.2021'de Medium'da yayınlanmıştır.

11 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

P4C nedir?

bottom of page